23 Aralık 2014 Salı
14 Aralık 2014 Pazar
İstanbul'da açılan ilk kahvehane
İstanbul'da açılan ilk kahvehane için Gelibolulu Mustafa Ali 1553, Peçevi 1554 tarihlerini vermektedirler. Araştırmacılar tarafından kesin bir tarih üzerinde anlaşılmış olmasa da İstanbul'da ilk kahvehanelerin 1550'li yılların başında açıldığı genel kabul olarak benimsenmiş ve kahvehane literatürü bu bilgiye göre şekillenmiştir.
İstanbul'da ilk kahvehaneler Halepli Hakem ve Şamlı Şems adlı kişiler tarafından Tahtakale'de açılmıştır. Tahtakale'nin ekonomik faaliyetler ve limana yakınlıkla şekillenen kozmopolit ortamı İstanbul'da daha önce örneği bulunmayan kahvehane kurumu için uygun bir zemin olmuştur. İstanbul'da ilk kez 1554 yılında bir kahvehane için ticaret siciline vergi kaydı yapılmıştır.
İstanbul'da ilk kahvehaneler Halepli Hakem ve Şamlı Şems adlı kişiler tarafından Tahtakale'de açılmıştır. Tahtakale'nin ekonomik faaliyetler ve limana yakınlıkla şekillenen kozmopolit ortamı İstanbul'da daha önce örneği bulunmayan kahvehane kurumu için uygun bir zemin olmuştur. İstanbul'da ilk kez 1554 yılında bir kahvehane için ticaret siciline vergi kaydı yapılmıştır.
Aydınların İletişim Ortamı Olarak ESKİ İSTANBUL KAHVEHANELERİ
Cem Sökmen - Ötüken Neşriyat - 2.baskı Ağustos 2012
Engin Tınmaz (@kutuphane_raspon) tarafından paylaşılan bir fotoğraf ()
TAVLANIN TARİHÇESİNE GENEL BAKIŞ

Tavla
oyununun tarihi çok eskilere dayanır. Tarih boyunca tavlanın kuralları pek çok
kez değiştirildi farklı türleri ortaya çıkarıldı ama yüzyıllar boyunca en
popüler oyun olma özelliğini kaybetmedi.
Tavla
oyununun tarihi çok eskilere dayanır. Milattan birkaç yüzyıl öncesine dayanan
bu oyunun kökeni ‘’duodecim scriptorum’’ yani ‘’on iki çizgi’’ oyununa dayanır.
Ve bu oyun Mısır’da milattan önce 3000’lerde oynanan ‘’senet’’ oyunu ile
benzerlik gösterir. Eski Mısır’da yapılan kazılarda ‘’senet ‘’ oyununun da bir
tahta ve pullarla oynandığına dair kalıntılar bulunmuştur. Fakat tarihçiler
tavlanın kökeni olduğunu düşündükleri bu oyunun kuralları hakkında bilgiye
ulaşamamışlardır.
Antik Roma
imparatorluğu döneminde tavla ‘’kumar oynamak’’ anlamına gelen ‘’alea’’ adıyla
bilinirdi. Daha sonraları tabla üstünde oynanan bir oyun olduğu için ismi
‘’tabula’’ ya dönüştü. Bu oyunun kuralları günümüzdeki tavlanın kurallarına çok
benzemektedir. Aynı tahta üzerinde oynanırdı. Her bir oyuncunun 15 pulu vardır.
Amaç şimdi olduğu gibi pulların önce toplamaktır. Fakat tabula oyununun başında
tahta boş olurmuş ve atılan zarlara göre pullar yerleştirilirmiş. Üç zar
kullanılırmış ve iki oyuncu da oyuna aynı yerden başlayıp saat yönünün tersinde
ilerlermiş. Bu oyunun başka bir önemi de tarihte ilk parayla oynanan oyun
olmasıdır. Bu oyunla birlikte insanların kumara alıştığı söylenmektedir. Ayrıca
bu oyunla ilgili bir kitap yazıldığı ama günümüze ulaşamadığı da bilgiler
arasındadır.
Tabula,
bugünkü kurallarına en yakın halini milattan sonra 480 yılı civarında oynanan
‘’zeno’’ oyunundan almıştır. Çinli tarihçilere göre bu oyun Hindistan’dan
yayılmıştır. 500 yıl boyunca büyük ilgi görmüştür. Arapların Sicilya’ yı
işgaliyle İtalya da bu oyunla tanışmıştır. Haçlı seferleriyle İngiltereye de
giden oyun çok popüler olup satrancın yerini almaya başlamıştır. Coğrafi olarak
çok geniş bir alana yayılan tavlanın en bilinen oyun olduğu sanılmaktadır.
Oyunun adı yayıldığı farklı kültürlere göre farklı olmuştur. Tavla teriminin
1965’te bir İngiliz tarafından üretildiği ve Sakson dilinden türediği
söylenmektedir.
Tavla’nın
Pers döneminde İran şahı Nevşiyan’ın veziri Büzur Mehur tarafından 10 günde
icat edildiğini anlatan birçok hikâye de mevcuttur. Bu hikâyeye göre Hint
imparatoru İran şahına hediye olarak satranç oyununu göndermiştir. Bu hediyenin
altına da bir not düşmüştür; ‘’Çok düşünen, iyi bilen ve ileriyi gören oyunu
kazanır, işte hayat budur.’’ demiştir. Bunun üzerine şah, vezirinden Hint İmparatoruna
hediye göndermek için bir oyun hazırlamasını istemiştir. Vezir Büzur Mehur uzun
bir araştırmanın ardından 10 günde tavla oyununu icat etmiştir. Oyunda zarların
kullanılması oyuna şans faktörünün de girmesine neden olmuştur. İran şahı Hint
imparatoruna hediye olarak gönderdiği hediyenin altına not olarak; ‘’çok
düşünen, iyi bilen, ileriyi gören oyunu kazanır ama biraz da şanstır; işte
hayat budur’’ yazmıştır. Bugün de tavla yetenek, dikkat ve şans oyunu olarak
bilinmektedir.
Tarih
boyunca tavlanın kuralları pek çok kez değiştirildi farklı türleri ortaya
çıkarıldı ama yüzyıllar boyunca en popüler oyun olma özelliğini kaybetmedi.
Günümüzde, bir tahta karşısında yüz yüze oynamaktan çok internete bağlı oynanan
bir oyun haline geldi. Bütün dünyada satrançla birlikte en çok bilinen oyun
olmasının nedeni çok eski bir tarihe sahip olmasıdır.
Yazarı: Celestino Verdin
10 Kasım 2009
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)